Tedarik Sürecinde Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimi

 

Tedarik Sürecinde Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimi


Tedarik süreci bir işletme için en kritik süreçlerden biri olup özellikle kurumsal şirketler için büyük önem arz etmektedir. Geniş bir tedarik süreci ağı olan işletmelerin bu süreci yönetirken izledikleri yol ve yöntemler kurumsal başarıyı doğrudan etkilemektedir. Kurumsal sürdürülebilirlik de bulunduğu sektör, büyüklüğü, ürettiği ürün ve hizmetler fark etmeksizin her işletme için en önemli yönetim felsefelerinden biri olmuştur.
Kurumsal sürdürülebilirliği, ilk olarak 1987’de yayınlanan Brundtland Raporu’nda tanımı yapılan “sürdürülebilir kalkınma” kavramının kurum düzeyinde ele alınması olarak değerlendirebiliriz. Bu bağlamda, kurumsal sürdürülebilirlik yaklaşımını benimseyen bir kurumun tüm süreçlerinde bu anlayış ile hareket etmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. Özellikle büyük ve büyümekte olan markaların tedarik süreci gibi oldukça kapsamlı ve kompleks süreçlerinde kurumsal sürdürülebilirlik ilkelerini uygulaması gerekmektedir.
Günümüzde birçok işletme, ortaya koydukları ürün ve hizmetler için kullandığı kaynakların bir kısmın ya da tamamını dışarıdan tedarik etmektedir. Üretimde kullanılan hammade veya yarı mamüller bunlara en basit örneklerdir. Ürünlerin kalitesi ve güvenirliliği konusunda başta müşterileri olmak üzere diğer tüm paydaşlarına karşı sorumlu olan bir şirket, bu sorumluluğu doğrudan veya dolaylı olarak tedarikçileri ile paylaşmaktadır. Bu bağlamda, faaliyetlerini kurumsal sürdürülebilirlik çizigisinde yürütmek isteyen şirketler, tedarik sürecini de sürdürülebilir hale getirmelidir.
Kurumsal sürdürülebilirlik çizgisinde yönetilen şirketlerin sorumluluk kapsamını tedarik zinciri süreçlerini de içine alacak şekilde genişlettiğini görüyoruz. Bu bağlamda, şirketler eğitim faaliyetlerine de gereken önemi vermek zorundadır. Bir şirkette, tedarik sürecinde kurumsal sürdürülebilirlik eğitimlerini her seviyedeki çalışanın alması ve eğitimde öğrenilen bilgilerin pratikte de uygulanması gerekmektedir. Şirketler, tedarikçilerini de kurumsal sürdürülebilirlik sürecine dahil ettiğinden onlardan da bu eğitimleri almasını talep edebilmektedir. Bu eğitimler ile kurumsal sürdürülebilirlik sayesinde ortaya çıkan kazanımların, ürün ve hizmetlerin pazara ulaşması sürecinde yer alan tüm paydaşlara ulaştırılması hedeflenmektedir.
Tedarik sürecinde kurumsal sürdürülebilirlik eğitimleri, bir şirketin tedarikçilerinden uymasını beklediği standartlar ve yasal düzenlemeler için de bir kapsam belirtmektedir. Bu eğitimlerde, ürün veya hizmet tedarikinde finansal, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğin çerçevesi çizilmekte ve tarafların ortak paydada nasıl buluşması gerektiği anlatılmaktadır. Şirketler bu eğitimler ile kurumsal sürdürülebilirlik performansını artırmakta, tedarikçilerini de bu sürece dahil etmekte ve toplum çıkarlarını gözetmiş olmaktadır.

Kurumsal Sürdürülebilirlik Neden Önemlidir?


Kurumsal sürdürülebilirlik zaman içerisinde bir tercih ya da lüks olmaktan çıkıp zorunluluk haline gelmiştir. Şirketlerin finansal, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği faaliyetlerinde hakim kılmaya çalışması, tüm paydaşlar ve kamuoyu tarafından takdir ile karşılanmış ve bu da şirketlere giderek büyüyen kazanımlar sağlamaya başlamıştır. Bu nedenle, büyümek ve marka değerini artırmak isteyen her işletme, kurumsal sürdürülebilirliğin her anlamda avantajlı bir yönetim ilkesi olduğu konusunda fikir birliğine varmıştır.
Kurumsal sürdürülebilik çalışmaları, şirketlere yüksek bir marka değeri ve kurumsal itibar sağlamaktadır. Ayrıca şirketlerin rekabet gücünü de artırmaktadır. Bu yaklaşımı pratikte de hayata geçirmek için bazı yatırımlar yapılması gerekse de orta ve uzun vadede maliyetler azalmakta ve kârlılık artmaktadır. Şirketler daha nitelikli iş gücü kullanabilmekte ve yeni iş fırsatları oluşturabilmektedir. Sürdürülebilirlik farkındalığı yüksek olan çalışanların motivasyonu ve işe bağlılığı da artmaktadır.
Sürdürülebilir ürün ve hizmetler üreten şirketler, sermayeye daha hızlı ve kolay bir şekilde ulaşabilmektedir. Kurumsal sürdürülebilirlik, işletmelerin çalışmalarında daha proaktif olmasını sağlamakta; böylelikle değişen hayat şartlarına ve piyasa koşullarına uyum sağlamasını kolaylaştırmakadır. Bu da daha etkin bir risk yönetimi yapılmasını mümkün kılmaktadır. Kurumsal sürdürülebilirlik, şirketlerin yasa ve yönetmeliklere daha kolay entegre olmasını da sağlamaktadır.

Türkiye’de Kurumsal Sürdürülebilir Raporları


Kurumsal sürdürülebilirlik raporu, bir şirketin faaliyetlerinde finansal, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği ne denli uyguladığını gösteren bir rapordur. Kurumsal sürdürlebilirlik küresel bir gündem maddesi olduğundan bu raporun hazırlanması için de belirli standartlar geliştirilmiştir. Bunların en önemlisi ve günümüzde en fazla kabul göreni Küresel Raporlama Girişimi’nin (GRI) ortaya koyduğu standartlardır.
Ülkemizde son yıllarda kurumsal sürdürülebilirlik raporu hazırlayan şirket sayısı giderek artmaktadır. Özellikle büyük ve tedarik süreci geniş bir alana yayılmış markalar bu raporu paydaşlarının erişimine açık olacak şekilde yayınlayarak kurumsal sürdürülebilirlik çalışmalarını kamuoyuna sunmaktadır. Bu raporların tamamına yakınında GRI’nın ortaya koyduğu kılavuzlar takip edilmektedir.
Türkiye’deki kurumsal sürdürülebilirlik raporları tıpkı dünyada olduğu gibi bir şirketin kaynak kullanımından çevre politikalarına, çalışanlarına sunduğu haklardan şeffaflık politkalarına, finansal göstergelerden gelecekteki sürdürülebilirlik hedeflerine kadar çok sayıda bilgiyi içermektedir. Bir kurumun sürdürülebilirliği ne oranda içselleştirdiği kadar bunu nasıl bir rapor haline getitip sunduğu da son derece önemlidir. Öyle ki, ilk defa rapor hazırlayacak şirketler, genellikle bu konuda danışmanlık hizmeti almaktadır.

Sürdürülebilirliğin Boyutları


Kurumsal sürdürülebilirlik temel olarak bir kurumun finansal, sosyal ve çevresel konularda uzun vadeli değerler yaratmayı hedeflemesi ve bu yaklaşımı tüm yönetim süreçlerinde ve karar mekanizmalarında uygulamasıdır. Yani kurumsal sürdürülebilirliğin finansal, sosyal ve çevresel olmak üzere üç farklı boyutu vardır.
Bir şirket finansal anlamda sürdürülebilir olmak istiyorsa tüm ekonomik faaliyetlerini sürdürülebilir hale getirmelidir. Bu bağlamda, bir şirket yakın gelecekte ve uzun vadede yaşayacağı muhtemel finansal sıkıntılara hazırlık olmalı ve mali krizleri en az sorun ile atlayabilmelidir. Sürdürülebilir yatırımlara yönelmeli ve yaptığı yatırımlarda her zaman tüm paydaşları için değer yaratma anlayışını benimsemelidir. Finansal performansını kısa süreli kazanımları ile değil, uzun vadedeki finansal hedeflerini karşılama oranı ile ölçmelidir. Aksi takdirde yüksek kâr oranına sahipken bile iflas edebilir.
Kurumsal sürdürülebilirliğin bir diğer boyutu da sosyal anlamdaki sürdürülebilirliktir. Bu bağlamda, şirketler çalışanlarının ve hatta tedarik süreci içerisindeki paydaşlarının yaşam standartlarını artıracak faaliyetleri hayata geçirmelidir. Gerekli konularda bireysel ve kurumsal eğitimleri almalı ve daha bilinçli ve motivasyonu yüksek çalışma ekipleri oluşturmalıdır. Çalışan ve müşteri bağlılığını sağlamış, tedarik sürecinde adil ve sürdürülebilir ilişkiler kurmuş, fırsat eşitliğini tüm birimlerinde uygulamış şirketler sosyal anlamda sürdürülebilirliği yakalayabilmektedir.
Çevresel sürdürülebilirlik de kurumsal sürdürülebilirliği bir diğer önemli konu başlığıdır. Şirketler, gelişmiş çevre politikaları ile gelecek nesillere daha temiz ve yaşanabilir bir dünya bırakmayı en önemli kurumsal hedeflerinden biri hale getirmelidir. Karbon ve su ayak izini hesaplayan, takip eden ve sürekli azaltan; etkin bir atık yönetimi sistemini kuran ve işleten, enerji verimliliği uygulamalarını her bir işletme sahasında ve sürecinde hayata geçiren; bunun yanında tedarik sürecindeki paydaşlarının da bu yönetim anlayışını benimsemesi için çalışan şirketler, çevresel sürdürülebilirlik konusunda başarılı olabilmektedir.


Çok Boyutlu Kurumsal Sürdürülebilirlik


Günümüz iş dünyasında işletmeler artık sadece finansal anlamda kârlılığa değil, çevresel ve sosyal konulardaki faydalara da odaklanmaktadır. Geçmişte bir şirketin başarısı cirosuyla, çalışan personel sayısıyla veya işletme sahalarının büyüklüğü ile ölçülürken şimdilerde çok daha farklı ve gelişmiş göstergeler kullanılmaktadır. Bugün baktığımızda büyük markaların yatırımlarını sadece ekonomik çıkarlarını gözeterek değil çevresel ve sosyal kazanımlarını da düşünerek yaptığını görüyoruz. Özellikle son 20 – 30 yıllık süreçte, işletmelerin yönetim anlayışlarında küresel bir dönüşüm yaşandığına şahit olmaktayız. Kurumsal sürdürülebilirlik kavramı da bu değişim ve dönüşüm sürecinin bir yansıması olarak ortaya çıkmıştır.
Kurumsal sürdürülebilirliğin sağlanmasında üç temel konu olan finansal, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik asla birbirinden bağımsız süreçler ya da hedefler olarak düşünülemez. Bu konuların tamamı, işletme yönetiminde bir bütün olarak ele alınmalı ve tüm hedefler, politikalar, stratejiler ve planlamalar bu üç konu gözetilerek oluşturulmalıdır. Şirketler, tedarik süreci paydaşlarının da kurumsal sürdürülebilirliği bu alanların tamamında sağladığından emin olmalıdır. Bu ihtiyaç neticesinde de şirketlerin son yıllarda tedarikçi akreditasyon denetimleri yaptıkları görülmektedir.


Facebook Twitter Instagram Instagram